Bayram ve seyran, kültürümüzün değişmez iki kavramı. Bayramın ne olduğu aşağı yukarı belli olsa da seyranın mana olarak ne olduğu çok da belli değildir. Bununla birlikte bayram ve seyran birlikte kullanıldığından, birbirine yakın kavramlar olduğu tahmin edilmekle birlikte seyran: gezme, gezinme, seyretme anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla kelimeler tek başına farklı anlamlara gelse de ikili anlamı deyim olarak biraz daha farklı olsa gerek. 'Bayram değil, seyran değil…' deyimini herkes bilir.
Yaşam, sıkıntı ve sorunların oluştuğu ve geliştiği alan olmakla birlikte içerisinde bayramlara ve seyranlara da yer olan, bir alandır. Yaşamda sadece sıkıntı ve sorunlar oluşsaydı galiba çekilmez olur, sürdürülebilir olamazdı. Katlanılmaz bir yapı ortaya çıkar, insanlık da var olma ile yok olma arasında kalırdı. Belki de bundan dolayı sıkıntı ve sorunlardan sonra (veya bunlarla birlikte) ferahlık ve neşe zamanları da oluşmakta ve gelişmektedir. Yaşamda zaten tüm olgular zıddı ile kaimdir: varlık ile yokluk, acı ile neşe, gece ile gündüz, çirkin ile güzel ve daha niceleridir…
Bayramlar (ve seyranlar) belki de yaşamın başka bir boyutunu ve yönünü ifade eden günler ve zamanlardır. Bu yazıda dini bayram kavramı üzerinden geçmiş ile günümüzün karşılaştırılması yapılmaya ve konu ile ilgili şahsi duygu ve düşünceler ortaya konmaya çalışılacaktır. Milli bayramların da özel öneminin ve değerinin olduğu unutulmamalıdır. Onların da en az dini bayramlar kadar önemi vurgulanmalıdır. Birisi inançla diğeri ise insanla alakalıdır.
Bayram; milli, dini veya özel bir olayı ve olguyu anmak amacıyla belli günlerde yapılan, gösteri ve eğlencelerden oluşan, tören olarak tanımlanmaktadır. Eski insanlar dini (ve milli) bayramlara özel önem ve değer verirdi. Bayramlar yaşamın önemli günlerindendi. O günlerin etkisi, yaşamın tüm alanlarında hissedilirdi. Onlar gerçek bayramdı. Merhum Barış Manço'nun 'Bu Gün Bayram' şarkısında 'Bugün bayram, Erken kalkın çocuklar, Giyelim en güzel giysileri, Elimizde taze kır çiçekleri, Üzmeyelim bugün annemizi' dizeleri, bayramlara verilen önemi, net bir şekilde ifade etmektedir. Zamanla bayramlar tatil günlerine dönüştü. Turizm havasına indirgendi. Bayram tatili bağlamında turizm sektörü oluştu. Bu da daha çok günümüzde gerçek oldu.
Eski bir filozof: 'zaman her şeyin değerini düşürür!' demiş. Aslında değeri düşüren zaman olmasa da genel kanaat, değeri düşürenin zaman olgusu olduğudur. Ancak gerçekte her şey 'zamanla' değer kaybeder. Bundan, değer olgusu ve algısı da nasibini alır. Olgular ve algılar da zamana ve mekana göre değişerek evrimleşir. Daha önce defaten vurgulandığı gibi yaşamın kanunu: değişim ve dönüşümdür. Yaşamın başka kanunları olsa da değişim ve dönüşüm, önemli kanundur. Dolayısıyla bayramlar da değişmekte ve dönüşmektedir. Onlara verilen önem de haliyle azalmaktadır tıpkı yukarıda belirtilen, eski filozofun ifadesine benzer şekilde…
Eskiden bayram namazları öncesi, vaazlarda hocaların: 'geçen bayramda camide olup da bu bayramda olmayanlara (vefat edenlere) yaptığı dua' aslında yukarıda ifade edilmeye çalışılan, değişim ve dönüşüm gerçeğinin farklı bir vurgusudur. Camiye gelenlerin sayısı (belki) değişmese de gelenlerin kendisi değişmektedir. Kimileri gelse de kimileri gelememektedir. Kimileri yaşasa da kimileri ebediyete göçmektedir…
Evrensel hakikatler, ifade edildiği zeminden bağımsızdır. Hakikat hangi zaman ve zeminde ifade edilirse edilsin, özünü koruyacaktır. Tıpkı ölçme bilimindeki 'fiziksel olguların, tanımlandığı birim sisteminden bağımsız olduğu' gerçeğini ifade eden, Fourier Prensibinde ortaya konmaya çalışılan hakikat gibi…
Eski ve yeni elbette farklı olacaktır. Bunun önlenmesi ise maalesef olanaksızdır. Eski bayramlara özlem hep artacak, onlar hasretle anılacak, gelen de gideni hep aratacaktır. Olumlu veya (özellikle de) olumsuz değişim bu manada hep olacaktır. Ancak olumsuz anlamda değişim hızını azaltmak ise olanaklıdır. Bunun için çaba, emek ve diğer eylemler gerekir. Tüm bunlardan önce de bilinç gerekir. Salt çaba, emek ve diğerleri olmayacağı gibi salt bilinç de tek başına yeterli değildir. Hepsi de gerekir...
Hoşça kalın…