Türkiye ekonomisinin yönetimi son 10 yıldır 'başıboş piyasa yaklaşımı'na kapılmış sürükleniyordu. Bir taraftan herkes ağzından mali disiplin söylemini düşürmüyor, diğer taraftan ekonomide kur dengesini sağlayan faizlerin ayarlanmasını engelleyen 'düşük tutulması' söylemi ısrarla dile getiriliyor.
Egemen sermaye hükmettiği nakdi sermayeyi en karlı alanlara yönlendirerek, kazanma amacındadır. Bu nedenle son 10 yılda Türkiye'de yönlendirdikleri nakdi sermaye ile büyük karlar elde ettikleri için 'başıboş piyasa yaklaşımı'nı risk belirlemede bir risk faktörü olarak görmezden geliyorlardı. Son 10 yılın dolar yükselişlerindeki trendi ve bu trende paralel Merkez Bankası para politikası kararlarını irdelediğimizde atılan tüm adımların bir günü aşan bir etki ile sınırlı oldukları görülür.
'Başıboş Piyasa Yaklaşımı' nakdi sermayeyi yönlendirenlerin fazla karları nedeniyle dikkate alınmadı. Ekonomi yönetiminin hatta Cumhurbaşkanının faizlerin düşürülmesine ilişkin söylemleri; küresel bir çalkantıda tedbir alınmasını sağlayacak psikolojik ortamın etkin oluşumunun dejenere olmasına neden oldu. Bu süreçte ekonomik faaliyetler, özellikle üretime dayalı bir katma değer yaratılmaması nedeniyle ekonomik ödemelerin, uzun vadede bir çıkmaz sokağa doğru yönlenmesine neden oldu.
İçinde bulunduğumuz coğrafyadaki gelişmeler, görünürde Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasında yaşanan eksen kayması; Türkiye'nin 1999 yılı Aralık ayından bu yana uyguladığı döviz veya yaratılan varlığa dayalı genişleme ve parasal büyüme tıkanma noktasına geldi. Aslında bu durum aylar önce ekonomi yönetiminin Hazine ve Merkez Bankası kanadında kendini hissettirmeye başlamıştı. Bir yıllık süreç içinde bu sıkıntının krize dönüşmemesi yastık altı altınların değerlenmesi yöntemiyle giderilmeye çalışıldı. Anlaşılıyor ki günümüzde, altına dayalı likit genişleme için altın karşılığını kullanma olanağı da hareket kabiliyetini yitirdi.
Bu gelişmeler sonucunda finansal piyasaların baş aktörü bazı bankalar spekülatif finans yönetimi anlayışıyla doların yükselmesine neden olacak para hareketleri başlattılar. Bu para hareketlerinin hangi bankalar aracılığıyla tetiklendiği Merkez Bankası ve BDDK tarafından izlenebildiği halde, bir önlem alınmadı. Böylesi bir önlem alınacağına ilişkin geçen hafta Merkez Bankası'nın yaptığı sert açıklama etkili oldu. Ancak, bu etki ekonomi yönetiminin kendi içinde, 'faizi indir, faizi yükselt' tartışmaları nedeniyle varlığını kısa sürede yitirdi.
Seçime gidilen şu anda, ekonomi yönetiminden sorumlu bakanlar arasında değişiklik veya yer kaydırması sağlanmadıkça, doların yükselişini durdurmak mümkün olmayacaktır. Çünkü, ekonomiyi yönlendirecek söylemlerin içi boşaltılmış durumda. Doların yükselişini önleyebilmek için Cumhurbaşkanının sergileyeceği duruş etkili olacaktır.
Doların yükselmesi durdurulabilir, dolardaki değişimin nedenleri reel olarak analiz edilmesi şarttır.