Bardağın dolu tarafından bakmak çoğunlukla fazlasıyla pozitif olmayı ifade eder. Peki bardakta tam olarak ne olduğunu bilseydik yine de dolu tarafından bakmak ister miydik? Yoksa boş taraf bize daha mı çekici görünürdü?
Hayat da, çoğunlukla bu deyimdeki bardak gibi nelerle dolu olduğu bilinmeyen bir serüvendir. Kötü olaylara karşı verdiğimiz negatif tepkiler, içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir bardağın yarısının boş olduğuna üzülmekle aynı şeydir. Peki yaşadığımız olayları iyi ya da kötü olarak ayırıp, her zaman bu sınırlar içinde kaldığımızda gerçekten güvende oluyor muyuz? Bizi çok etkileyen ve belki de hayatımızın seyrini değiştiren süreçler kötü sonuçlandığında, karşımızda iki seçenek olur. Bunlardan pişmanlık duymak ve karamsarlığa kapılmak, ya da bakış açımızı aslında bizim belirlediğimizi fark etmek. Kötü görünen olayların sonuçları çoğu zaman bizim ne beklediğimizle alakalıdır. Daha geniş bir pencereden bakarak bu durumdan ne kazandığımızı bulabiliriz. Hayat, inişler ve çıkışlardan oluşur. Ancak inişler her zaman bizi geri götürmez. Ya geri giderek görüş açımızı genişletip, çok daha hızlı çıkmanın bir yolunu bulursak? Önemli olan, geri gittiğimiz o an nereye bakacağımızı bilmektir. Çünkü korku ve endişeye kapılırsak, görüşümüz tamamen bulanıklaşır ve gidebileceğimiz tek çıkış kalır.
Hiç geri gitmeden tek tek, başarılı bir şekilde çıktığımız merdivenlerde ise bizi yavaşlatan bir şeyler vardır. Sürekli aynı şeyleri yapıp sorunsuz yaşarken, aslında gelişme şansımızı kaybeder ve ne için yola çıktığımızı unutmaya başlarız. Bu yüzden bardağın dolu tarafı, her zaman istediğimiz şeye giden en güvenli yol değildir. Hatalar yapmak, sonuçlarıyla yüzleşmek, başka açılardan bakabilmek, inancımızı kaybetmeden devam edebilmeyi öğrenmek hayatın bize verebileceği en iyi derstir. Çünkü bazen bardağın tamamı dolu olsa dahi, bir şeyler eksiktir. Bize başarıdaki gerçek tatmini veren şey, yaşadığımız zorluklar ve onlardan öğrendiklerimizdir.
Öyleyse kendi bardağınızı elinize alın ve düşünün, gerçekten boş olan taraf hangisi?