Atatürk’ün Etik Mirası üzerine…

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, 101. yılını kutladığımız bugün, Cumhuriyetimizin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10. yıl nutkunda ifade ettiği “Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.” sözleri aklıma geliyor.
 

Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılında, cumhuriyetimizin 10’uncu yılının kutlandığı yıldönümünde, 29 Ekim 1933’de, kurucu liderimizin evrensel ilke ve değerlere bağlılığın ifadesi modern Türkiye hedefini ortaya koyarak, yaşadığı çağın ötesine ilham veren liderliğinin bugünün koşullarında anlam ve değerini düşünüyorum.
 

Atatürk’ün tutum ve davranışları ile evrensel ilke ve değerlere olan bağlılığını gösteren düşünce ve eylemlerinin anlatıldığı, bugün ve geleceğe ilham verecek yaşanmış hikâyelerin yer aldığı kaynaklardan da anlaşılacağı üzere, kurucu liderimizin gösterdiği hedeflere ulaşılmasında önemli rol ve sorumluluklarımızın bulunduğu, rol ve sorumluluklarımızın gereğinin yerine getirilmesinde ise etik düşünce ve davranışların önemli olduğuna inanıyorum.
 

Prof. Dr. Hikmet Özdemir tarafından kaleme alınan, Etik ve İtibar Derneği tarafından yayınlanan “Atatürk’ün Etik Mirası” isimli eserde yer alan okuduğum bir hikâye, yazımda ifade etmeye çalıştığım duygu ve düşüncelerime tercüman oldu, sizlerle paylaşıyorum.  Bu vesileyle Prof. Dr. Hikmet Özdemir ile Etik ve İtibar Derneği’ne teşekkür ediyorum.
 

Yukarıda adı geçen eserde yer alan hikâye aynen şöyle;
 

24 Temmuz 1954 Cuma günü Yedinci Türk Dil Kurultayı oturumlarında sıra, denetim raporunun görüşülmesine gelmişti. Bir üye, kurum hesaplarının, kurultayda seçilen üç denetçiden ayrı olarak kurum dışından (Maliye Bakanlığından) uzmanlar tarafından da denetlenmesini önermiş, böylece mali denetim ile ilgili karşılaşılabilecek olası sorunların önlenebileceğini söylemişti.
 

Kurultay tutanaklarına göre Uluğ İğdemir konuşmasında Atatürk’ün bu konulardaki titizliğini ve kendi önerisini şu şekilde ifade etmişti:
 

“Sayın arkadaşlar, Atatürk’ün bir sözü var. ‘Bir kurumun muhasebesi namusudur’, buyurmuşlardır. Hakikaten Dil Kurumunun muhasebesi de namusudur. Hesaplar üzerinde Kurultay ne kadar titiz davranırsa hakkı vardır. Onun için bu hususu da bir formüle, bir usule bağlamak zorundayız. Bütün derneklerde denetlemeler genel kurullarca seçilen denetçiler tarafından yapılır. Ancak yönetim kurulları denetçilerin uzmanlığını yeterli görmeyebilir; isterse hesaplarını bir uzmana incelettirebilir. Nitekim Türk tarih Kurumu, tüzüğüne; genel kurulca seçilen denetçilerden ayrı, yönetim kurulu dilerse dışarıdan bir veya iki uzman getirip hesaplarını inceletebilir, diye bir madde koydu. Hükümeti bu işle ilgilendirmektense bu işi yönetim kuruluna bırakmak daha doğrudur. Denetçiler uzman arkadaşlardan seçilir; fakat ayrıca yönetim kurulu gerekli görürse 1-3 uzmanı da 3-5 gün getirip yevmiye ile çalıştırabilir.”
 

Sayman Uluğ İğdemir ’in bu konuşmasından sonra aynı konuda verilen önergeler tartışılmış ve kurum dışından maliye hesap uzmanlarına yılda iki kere denetim görevi yaptırılması oy çokluğu ile kabul edilmişti.(*)
 

“Atatürk’ün Etik Mirası” isimli eserden alıntılanan hikâyeden kıssadan hisse;
 

Etik davranışlar, kurumsal hedef ve stratejilerin bir gereği olmanın ötesinde vicdani olarak toplumun her kesimi tarafından içtenlikle benimsenmeli…
 

Devlet kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, iş dünyası, bilim ve meslek kurumları, bireyler olarak toplumun tüm aktörleri bilim ve aklın rehberliğinde toplumun her alanında ahlaklı ve denetlenebilir olmanın farkındalığıyla, sürdürülebilir hayat, birlikte gelecek mümkün…
 

Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarmak için ahlak, akıl ve denetlenebilirliğe açıklık hayat üçgenimizdir.
 

Atalarımızın bizlere armağanı olan bugünümüz ve yarınımızın teminatı Cumhuriyetimizin 101. Yılı kutlu olsun!
 

Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

(*) Yedinci Türk Dil Kurultayı 1954, s. 138-139 ve 142