'Kur'an ilkler kitabıdır, ilkeleri koyar. Atatürk, bu ilkeleri uygulamıştır. İlahiyatçı olduğu için ya da dinsel yönetim peşinde olduğu için değil; aklın ve yaradılışın sesini vicdanında duyduğu için uygulamıştır. Böyle olunca da Kur'an ile net bir biçimde örtüşmüştür (Prof. Dr. Y. N. Öztürk, age. s. 341).'
Atatürk, kula kul olmaya karşı idi. Çünkü Kur'an, kula kul olmayı yasaklar.
Söz gelimi Kur'an'ın Bakara Suresi'nin 104 Ayetinde şöyle deniliyor: 'Ey iman edenler! Raina demeyin, unzurna deyin. Bizi bekle diye konuşmayın, bize bak diye konuşun ve dinleyin.' Raiyyeleşmek, sürüleşmek demektir. Yaradan'dan başkasına kul olmanın giriş kapısıdır. Raiyyeleşmeyi reddedemeyenlerin kula kul olmaktan çıkıp Tanrı'ya kul olmaları mümkün değildir Prof. Dr. Y. N. Öztürk, age. s. 333).'
Atatürk, Kur'an'ın bu ilkesi doğrultusunda hareket ederek toplumu sürü olmaktan, insana kul olmaktan kurtarmış, ulus yapmış ve egemenliği ulusa vermiştir. Atatürk, 1 Mart 1923'te TBMM'de yaptığı konuşmasında şöyle diyor:
'Millet yalnız kendi kolları ve kendi kanıyla değil, aynı zamanda kendi başı ve kendi beyniyle kazandığı egemenlik ve bağımsızlık cevherini son felakete kadar büyük bir saffet ve gafletle kendisine rehber tanıdığı ve derin bir teslimiyetle hayatının koruyucusu saydığı şahıslara ve şekillere artık emniyet edemez. Millet, bundan sonra hayatına, bağımsızlığına ve bütün varlığına bizzat kendisi bekçi olacak, vatanın her yerinde yine yalnız kendisi ve kendi idaresi hükümran kalacaktır (ABE 15, s. 182).'
'Atatürk diyor ki: 'Bu kadar acı tecrübeler geçiren millet, artık namus ve hayatını korumaya kar vermiştir. Bundan sonra egemenliğini bir kimseye vermesi kesinlikle mümkün olmayacaktır ( M. Kemal, Eskişehir-İzmit Konuşmaları, s. 63).'
Okumak, Kur'an'ın ilk buyruğudur. Atatürk, buna uygun davranmıştır.
Kur'an'ın ilk buyruğu OKU. Alak Suresi, 1. ve 3. Ayetlerde 'Yaratan Rabbi'nin adıyla oku. Oku! Rabbin en büyük cömertliğin sahibidir.' Atatürk, Kur'an'ın bu buyruğuna uygun olarak binlerce kitap okumuştur. Atatürk, okuyan, araştıran, sorgulayan bir yapıya sahiptir. 'Atatürk'ün okuduğu kitaptan 161'i doğrudan din ile ilgilidir. Bunlardan 121'i doğrudan İslam diniyle ilgilidir. 21'i diğer dinlerle, 19'u da din, toplum ve siyasetle ilgilidir (Sinan Meydan, Atatürk ile Allah Arasında, s. 240).'
Atatürk, Kur'an'ın verilerine uygun olarak Kur'an'ı Türkçeye aktartmıştır.
Kur'an; Şûra Suresi 7. Ayette, Şuara Suresi 198-199. Ayette, Zühruf Suresi 3. Ayette Kur'an'ın 'anlayasınız diye Arapça indirildiğini söyler. Bu da diğer toplumların kendi dillerinde Kur'an'ı okuyabileceğine işaret eder. İşte Atatürk de Kur'an'ın bu ilkesi doğrultusunda Kur'an'ın Türkçeye çevrilmesini buyurmuş ve masraflarını kendi cebinden karşılamıştır.
Atatürk, Kur'an verilerine uygun olarak yaptığı tüm işlerini akıl ve bilime, fenne dayandırmıştır.
Kur'an; Kasas Suresi 60. Ayette, Rûm Suresi 24. Ayette, Zümer Suresi 9. Ayette insanların aklını kullanmasını istemektedir. Yunus Suresi 100. Ayette de 'Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağar.' denmektedir. Atatürk, Kur'an'ın bu ilkesi doğrultusunda bize 'Akıl ve bilimi miras bırakmıştır.
Atatürk, Kur'an'ın istediği barış yolunda yürümüştür.
Kur'an birçok ayetinde barışa, yer vermiştir. Söz gelimi Taha Suresi, 75. Ayetinde 'Barışa yönelik, iyi işler üreten', 112. Ayetinde ' Mümin olarak barışa yönelik iyi işler yapan', Tin Suresi 6. Ayetinde 'İman edip barışa yönelik iş üretenler müstesna'; Beyyine Suresi 7. Ayette, 'İman edip barışa yönelik fiiller sergileyenlere gelince, onlardır yaratılmışların en hayırlısı'; Meryem Suresi 60. Ayette Barışa yönelik iyi iş yapan müstesna' denmektedir.
Atatürk, Kurtuluş Savaşı günlerinde bile sorunları, yani özgürlüğe ve bağımsızlığa kavuşma çabasını barış yoluyla gerçekleştirmeye uğraşmıştır. Atatürk, Kur'an'ın bu ilkesi doğrultusunda 'Yurtta barış, dünyada barış' ilkesi ile hem ülke hem de dünya barışı için çaba harcamıştır. Şu sözler de Atatürk'ündür: 'Barış, ulusları refah ve saadete eriştiren en iyi bir yoldur. Ulusların güvenliği, iki taraflı ya da çok taraflı genel ortak anlaşmalarla, uzlaşmalarla temin edilebilir (ASD I, s.430). İnsanları mutlu edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlık dışı ve son derece teessüfe şayan bir sistemdir. İnsanları mutlu edecek tek araç, onları birbirine yaklaştırarak, onları birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi gereksinmelerini karşılayan eylem ve enerjidir (ASD II,306). Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne, dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz (ASD II, s.326).'
Kur'an; insanların çalışması, üretmesi gerektiğini söylüyor. Örneğin Nebe Suresi 11. Ayette 'Gündüzü geçim için çalışma zamanı yaptık'; Tevbe Suresi 105. Ayette 'İş yapıp değer üretin,' diyor. Çünkü bir toplum ve bireyler gereksinmelerini ancak çalışarak karşılayabilir. Sadece çalışmak yetmez, artı değer taşıması da gerekir. Atatürk, Kur'an'ın bu buyruğunun farkındadır. O, diyor ki:
'Büyük dinimiz, çalışmayanın insanlıkla ilgisinin olmadığını bildiriyor, diyor (ASD II, s. 131).' Şu sözler de Atatürk'ündür: 'Herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mesut olması için gereken şey, kendisi için değil, kendinden sonra gelecekler için çalışmaktır (ASD II, s. 325). Başarılı olmak için çok çalışmak gerektiğini bilmeliyiz (ASD II, s.114). Yalnız bir şeye ihtiyacımız var: Çalışkan olmak, Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve mutluluk, yalnız çalışanların hakkıdır( ASD II, s. 63).'
Atatürk, İbadet Müslümanı değildi; o bir Cihat Müslümanı idi (Prof. Dr. Y. N. Öztürk, age. s. 320).'
Cihat sözcüğünün sözlükteki anlamı, din için savaşmaktır. Bu dar anlamıdır. Aslında insanlığa zarar veren tüm unsurlar ve durumlarla mücadele etmektir. Müslümanlık, ibadetten ibaret değildir. Müslümanlığı ibadete indirgediğinizde 'İbadet Müslümanlığı' adını alır. 'İbadet Müslümanlığında cihat da bir tür ibadet telakki edildiğinde devreye sokulur. Cihat İslamı'nda ise cihat, bilimsel çaba, ahlak temizliği, şartları doğmuş savunma savaşı, hayatın da dinin de ta kendisidir (Prof. Dr. Y. N. Öztürk, age. s. 319).' Yani insanca yaşam mücadelesidir.
Atatürk, Emperyalist güçlerle, tam bağımsızlık için işgalciler ve işbirlikçileriyle, bilgisizlikle, yoksullukla, çorak toprakları yeşillendirmek amacıyla, gericilikle, taassupla savaşmıştır. Kur'an dinini, hurafelerden temizlemek için uğraşmış; dini kendi siyasal ve ticari çıkarları için kullanan din tacirlerine karşı durmuştur.
'Atatürk, Kur'an dışı dinciliği ve hurafe tasallutunu yıktı. Onun yıkılmasını bizzat Kur'an istiyordu. Atatürk, Kur'an'ın istediğini yaptı (Prof. Dr. Y. N. Öztürk, Kur'an Verileri Açısından Laiklik, s. 82).' Ayrıca Türk insanını, insana kul olmaktan çıkarıp ulus bireyi durumuna yükseltmek, toplumu çağdaş uluslar düzeyine çıkarmak amacıyla uğraşmıştır.