Irvin Yalom'un, insanlarda ölüm korkusunu masaya yatırdığı, 'Ölümle Yüzleşmek' adlı kitabını okurken aldım çok sevdiğim bir arkadaşımın acı haberini... Çok üzüldüm, düşünüp durdum beni içine çeken anılar denizinde.
Doğada ölümlü olduğunu bilen tek canlı da olsak, nedense bunu yadsıyarak geçiyor tüm ömrümüz. Kefenin cebinin olmadığını, öbür tarafta geçmediğini bilsek de paraları istiflemekle geçiyor bir çoğumuzun hayatı!..
Üstelik gereksiz yere kalp kırmak bizde, kavga bizde, küsmek bizde, dedikodu bizde, önyargı bizde, insanları ya da diğer canlıları yaralamak bizde, öldürmek bizde!..
Gerçi dünyanın hiçbir yerinde öyle bir istatistik yoktur, ama acaba kaç milyar insan hiçten yere en yakın arkadaşına küsmüş, ama barışmadan göç etmiştir bu dünyadan?..
Yaşarken yapamadıkları için, gömülürken helalleşmiyorlar mı insanlar?!.. İnsanların neredeyse tamamı, vedalaşmadan veda etmiyorlar mı hayata?!..
Bakınız! Bir serçe kadar ürkek, bir kelebek kadar narin, bir melek kadar temiz ve iyilik dolu Asuman arkadaşımız, 2018 yılında bir tanıdığını kaybettiğinde nasıl başlamış 'Vedalaşmadan' başlıklı yazısına?
'Günün herhangi bir saatinde, günlük telaşeler içindesiniz. Bir an, acı acı bir telefon sesi gelir kulağınıza. Hiç beklemediğiniz bir telefondur bu. Hattın diğer ucundaki titrekçe sesten, hiç hayırlı bir haber olmadığını içiniz ürpererek hissedersiniz... Onlarca tahmin yürütürsünüz. Sanırım, sadece bir dakikaya yazdığınız onlarca senaryonun altında ezilip kalabilirsiniz bile!.. Karşıdaki ses, 'Ben bir haber duydum, doğru mu..?' Belli ki, karşınızdaki kişi, acı haberi alıştıra alıştıra vermeye çalışıyor. Bir taraftan nabzınızı ölçerken, diğer taraftan tutmaya da çalışıyor ki, fazla hasar olmasın. Ahizenin ucundaki ses, lafı fazla evirip çevirmeden; tam punduna getirip, patlatıyor bombayı. 'Başınız sağ olsun..!' Bir an neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz..! Az önce yazmaya çalıştığınız onlarca senaryonun içinde bu kadarına cesaret edememiştiniz çünkü..!'
Bu yazıyı yazdıktan bir buçuk yıl sonra, geçtiğimiz gün hayata veda etti Asuman!.. Üstelik bizlerle vedalaşmadan!..
Yaşadığı onca zorluğa rağmen bir gün olsun yakınmayan, pes etmeyen, gittiği her yere iyilik götüren, tanıştığı her insana iyilik bulaştıran, kırmadığı kalpleri onarmasını bilen bir iyilik meleği gibiydi o. Aniden bir melek gibi uçup gitti tüm iyilik ve güzellikleri ardında bırakarak.
Işıklar mekanın olsun arkadaşım.