Kulağı çınlasın. Hükümetin gölge başkan yardımcısı gibi çalışan Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak'ın muhterem babası, bizim kuşağın 'Sadık Ağbisi' Sadık Albayrak, merhum Necmettin Erbakan hocamın RP'nin kitlelere açılmasını sağlamak amacıyla parti vitrini değiştirmeye başladığında bir ifade kullanmıştı. Milli Gazete'deki yazısında Sadık Albayrak 'RP'ye virüs bulaştı' demişti.
O zaman, bu zaman. Bütün dünya Corona virüsü ile uğraşırken, Ali Babacan'ın kurduğu dertlere deva olacak DEVA parti kurulmasına rağmen heyecan oluşturmamışken 'senin yazdığına bak azizim' demesin kimse!
Ak Parti'ye virüs bulaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dış politikadaki gelişmeleri bahane ederek partisindeki değişimi, rotasyonu erteleme, ötelemesi virüsün dağılımını gün geçtikçe arttırdı. Artık birbiriyle yapmacık gülüşlerle selamlaşan, göz ucuyla hal ve hareketini takip eden, bürokratların elinde oyun hamuruna dönmüş bakanları, tel kadayıf gibi sipir sipir dökülen teşkilatları gözledikçe, topluca atması gerekirken sinede yük olan yürekleriyle parti teşkilatlarını gözlemledikçe 'Virüs' yayıldıkça yalıyor.
Adalet ve Kalkınma, Saadet, Yeniden Refah, Gelecek, Demokrasi ve Atılım aynı dünya görüşünün, aynı siyasi kaynaktan neşet bulan siyasi partiler... Ağızlarını doldurarak, göğsünü şişirerek 'benim partim, benim davam' diyen dava adamlarını arıyor. Arı gibi çalışan, köşe bucak gezen siyaset adamlarını, dava adamlarını tenzih ederim ama virüs bir bedende de değil genele yayılmış durumda. Buradan kastımın elbette ki parti levhası olmadığı açıktır. Dünyaya, ahirete insana dair bakış açıları değişen insanlardan bahsediyorum.
Bakanlar revizyon bekliyor. Valiler kararnamesi birkaç kere hazırlandı, yine bekliyor. Bakan yardımcıları değişiklikleri bekliyor. Büyük genel müdürlükler bekliyor...
Örneğin Binali Yıldırım... Erdoğan hükümetlerinin beyin merkezi... Bir zamanlar Doğan Güreş ve Tansu Çiller arasındaki emir komutayı hatırlarsınız. Paşa 'Tak emrediyor, şak yapıyorum' diyordu. Binali Yıldırım da aynen öyleydi. Tak emretti, şak yaptı. Ak Parti Genel Başkanı ol, gereğini yaptı. Başbakan ol, gereğini yaptı. 15 Temmuz'da darbe yapılan Başbakan o idi. Darbe yapılmasına karşın indirilemeyen Başbakan ünvanına sahip oldu. TBMM Başkanı ol, oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ol, oldu.
Kaybetti. Kurmaylarına göre kaybettirildi. Birçok film var anlattıkları. Cumhurbaşkanı Erdoğan O'nu yanı başında çanta gibi taşıdı. Nereye gittiyse götürdü. Eylül ayı geldi çattı. Başkan Yardımcılığı kararnamesi gerçekten hiç yazılmadı mı, yoksa virüse mi kurban gitti. Sonra, yenilmiş ordu komutanı gibi yapayalnız kalakaldı.
Haziran 2020'de TBMM Başkanlığı için seçim yenilenecek. Binali Yıldırım'ın bu görevi istediği belirtiliyor. TBMM Başkanlığında Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin alt yapısını hazırlayan, Cumhur İttifakı'nın manifestosunu kaleme alan Erdoğan ile yakın çalışan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile buzları eriten Mustafa Şentop var. Buyurun buradan yakın !
Tam bir arapsaçı... Sayın Şentop'un olan bitenden ziyade konuşulanlardan etkilenip etkilenmediğini sorma fırsatım olmadı/fırsat verilmedi ancak duyumlarım Başkanın bu iddiaları ciddiye alıp bazı milletvekilleri ile bu konuda uyarılar bile yaptığı yönünde. Virüs bulaşmış bir kere... Burada bir krizin çıkacağı aşikar..
Birçok siyasetçi, hatta DEVA Partisi'nin kurucuları gibi 'Ali Baba 40 Devacılar' yazısında AK Parti'ye tahkimat yapılıyor' yorumuma eleştiri getirdiler. Dedikleri net olarak şu: Abdullah Gül bizi destekliyor.
11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Karar Gazetesi'ndeki röportajını okursanız, bu beyanatın Ali Babacan ve kuracağı parti sunduğu reçetenin neleri ihtiva ettiğini net olarak görebilirsiniz. Gül kimlik siyasetini öngörerek 2023 Türkiye'sinin vizyonunu çizdi. Her ne kadar Ali Babacan kendisiyle birlikte olduğu halde ismini açıklamadığı, ismini deşifre etmediği isimleri 'korumayı' amaçladığını belirtse de benim görüşüm 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oynadığı atın, bu at olmadığı partinin kuruluşuyla ortaya çıktı. Babacan'ın beklenenin aksine çizdiği portre ve oluşturamadığı sinerjiye bakılırsa 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün birinciliğe gelecek atın jokerinin de Ali Babacan olmadığı açık.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Aldatıldım' diyordu, 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 'kandırıldım' diyor... Bunun izahatı elbette ortaya çıkacaktır. Ancak Ak Parti kadrolarının da, siyasi parti olarak 2001 yılından bu yana temsil ettiği, üzerine oturduğu siyasi etkileşim alanını da giderek kaybettiği açıktır. DEVA bunu dolduracak evsaf da değildir.
İster istemez Gül ya yeni bir joker ve atı piyasaya sürecek ya da siyasi partisi olmayan ancak bütün siyasi zemin üzerine etkileşim olan bir siyasetçi/devlet adamı olarak ortaya çıkacak. Siyaset yapmak için parti kurmaya gerek olmadan Cumhurbaşkanı adayı olarak konferanslara, açılışlara, ziyaretle katılacak. Her Cuma namazı sonrası mikrofona konuşan ancak konuşması beş dakikayı geçmeyen, topluma umut veren, toplumun vicdanı olan bir üslup...
Rasim Özdenören 'Gül Yetiştiren Adam' kitabını hatırlarsınız... Öyle demiyor muydu kitapta:
''Aslında hepimiz dağılıp gideceğiz, dedim sen de, ben de, hepimiz. hiçbirimiz kendimize ait yerlerde gezinmiyoruz.''
Büyükdoğu Üniversitesi, Diriliş Fakültesi'nde okuyan MTTB'nin suyunu içmiş, Akıncı'ların keyfini sürmüş, Akıncıgüç'ün aksiyonuna kapılmış 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, yetiştirme yerine, oluşan boşluğu doldurmaya yetişeceğini düşünmek, söylemek ve yazmak için elimde bir çok emare var.
Ak Parti'ye virüs girmiş durumdadır. Elbette ki virüsü zerk edenler anti virüsü de hazırlamışlardır. Halen sen-ben kavgasına, cemaatlerin çekişmesine, eyyamcılara karşı krizden öte kaybolmaya yüz tutmuş kimlikleri dolduracak, buna yeni yazılım yükleyecek, bu kimlikleri yeniden kodlayacak siyasi merkezler/kişiler olacaktır.
Bütün bu olanlar karşısında kaya gibi duran, durmaya gayret eden, ancak yorgunluktan bazı olaylarda gardı düşen Recep Tayyip Erdoğan gibi siyasi bir deha var. Bugünden yarını, 2023'ü düşünecek kadar siyasi operasyon gücü de stratejisi de gelişmiş siyasi lider. Ve elinde virüs kapmış bir beden... Bıraksa bırakılmıyor, Bırakmak istese bırakmıyorlar. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle birlikte yeni bir siyasi kimlik oluşturmak istiyor.
Virüs bedene mi kimliğe mi bulaştı derseniz, onu da yazayım:
Merhum Necip Fazıl Kısakürek konferans veriyormuş. Kürsüye içtiği sigaranın külünü dökmek için kül tablası istemiş. Kül tablasının üzerinde ünlü bir bira markasının isminin yazdığının görünce mikrofonun altlığı ile itip yere fırlatmış. Yeni bir kül tablası istemiş. Getirmişler. Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya bağlayacakmış gibi bir seyirci kürsüye doğru salatalık atmış. Eğilmiş yerden salatalığı almış. Bir eliyle havaya kaldırmış. Başlamış konuşmaya.
-Biri kimliğini düşürdü, gelsin de alsın !
Dedim ya Ak Parti'ye virüs bulaştı azizim....!