Çetin Özek, yalan (sahte) haber kavramını şu şekilde tanımlar: 'Olmayanı olmuş veya olacak gibi göstermek veya olanı başka türlü kamuya aksettirmektir.'
Açık Toplum Enstitüsü'nün (Open Society Institute) 2018 Medya Okuryazarlığı Endeksi'ne göre Türkiye, 35 Avrupa ülkesi arasında,medya okuryazarlığı sıralamasında sondan ikinci sırada. Aynı raporda Finlandiya, İsveç, Hollanda gibi ülkeler ilk sıralarda yer alırken, sahte haber ve dezenformasyonun en çok yayıldığı ülkeler Türkiye'yle birlikte Balkan ülkeleri.
2017'nin kelimesi: yalan haber
Dünyanın önde gelen sözlükleri bir araya gelerek o yılın en çok kullanılan kelimelerini, terimlerini seçer. 2017'nin en çok kullanılan terimlerinden biri de 'yalan haber'di. Bu terim 2016 yılına kıyasla %365 kez daha fazla kullanıldı.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü ve Twitter birlikte yaptığı araştırmada, yalan haberlerin doğrularına oranla 6 kat daha hızlı yayıldığını açıkladı. Farkında olmasak bile her gün sürekli olarak sahte haberlere maruz kalıyoruz. Yazıda, yalan haberlerin nasıl üretildiği, nasıl yayıldığı, hangi koşullarda ilerlediği, ne amaca hizmet ettiği ve hayatlarımıza nasıl etki ettiği gibi konulardan bahsedeceğim. Ancak önce, yalan haberin sadece 21. yüzyıl problemi olmadığını belirtmekte fayda var. Zira yalan kavramı, insanlığın kendisi kadar eskidir. Bazı filozoflar insan beyninin evriminin 'yalan'ı keşfettikten sonra diğer türlerden kesin olarak ayrıldığını ifade eder. Post truth (hakikat, gerçek ötesi) kavramını ortaya çıkartan isimlerden Keyes ise yalanı, ''yüce bir amaç yolunda bir basamak'' olarak nitelendirir.
Yalan haberin doğuşu
Tarihte bilinen ilk yalan haber Kadeş Savaşı'na ilişkin asılsız savaş hikayeleridir. Dönemin kralı II. Ramses, kendi halkına gerçekleri değil, habercileri vasıtasıyla savaşı nasıl kazandığı anlatmış, bazı tapınak duvarlarına benzer kabartmalar çizdirmiştir. Bu durum, 1822'de Osmanlı topraklarında yapılan kazılarda bulunan Hititlere ait belgelerin okunmasıyla, iki yazı arasındaki fark sebebiyle, hangisinin doğru olduğuna dair çalışmalar ile başlatılmış ve gerçek, Hitit yazıtlarında anlatılanlar olduğu ortaya çıkmıştır(1).
Bu olay baz alındığında yalan haberin nedenlerinden birinin, iktidarın mutlak otoritesini sağlama alma çabası olabileceğini söyleyebiliriz. Yaklaşık 3300 yıl önce gerçekleşen hadisenin günümüzde de benzer koşullarda yaşanması şaşırtıcı ama anlaşılabilir.
Osmanlı Devleti'nde çıkarılan ilk Türkçe gazetenin sebebi yalan haber
1789 Fransız İhtilali'nden sonra Fransız büyükelçiliği ile birlikte Osmanlı topraklarında başlayan gazetecilik eylemleri, akabinde Rum ve Ermeni azınlıkların çıkardığı gazetelerle devam etti. 1821 Mora isyanı sırasında 30 bin Müslüman ahalinin öldürüldüğü haberi halkı galeyana getirdi. Haberlerin doğru olmadığı söylense de halk üzerinde çok etkili olmadı. II. Mahmut bu hadiseden sonra 1831 yılında Takvim-i Vakayi'yi çıkardı. Dahası, Takvim-i Vakayi'nin önsözü niteliğindeki Mukaddimesinde şu cümleler yer alır(2): '…dünya olayları vukuu zamanında yayınlanıp ilan olunmayıp da gerçek sebebleri saklı kalırsa, insanın doğal olarak gerçeğini ve hedefini bilmediğişeye katılmak veya itiraz etmesi karşısında, yaradılışında bulunan özellikle, devleti yönetenlerin hayal ve hatırına gelmeyen türlü anlamlar vermesi doğaldır… yanlış anlamaları önleme için…'(3)
21. yüzyılda yalan haber
Web 2.0 ile birlikte kullanıcılar üretici haline geldi. Bunun etkisini haber üretimi ve dolaşımında da gördük. İnternetin yaygınlaşmasından önce belirli gazete,dergi,televizyon ve ajansların tekelinde olan habercilik belirli bir noktaya kadar kontrol edilebiliyordu. Ancak artık aslı astarı belli olmayan, sosyal medya kaynaklı 'haber'lerin insanlara etkisi azımsanmayacak düzeye ulaştı. Öyle ki, 2019 yılında Bangladeş'te whatsapp ve facebook gibi platformlarda yayılan çocuk kaçırma haberleri yüzünden 8 kişi linç edilip öldürüldü. 30'dan fazla kişi de saldırıya uğradı.
Koronavirüs (Kovid-19) salgını, beraberinde yoğun bir bilgi kirliliğini de getirdi. İnternette yayılan yanlışları, medyanın gündeme getirdiği iddiaları, sosyal medyada dolaşan şüpheli bilgileri inceleyerek doğrulayan internet sitesi teyit.org, pandemi sırasında mercek altına aldığı 99 içerikten 96'sının yanlış bilgilere dayandığını açıkladı. Bu yanlış bilgiler, 2 bin 712 haberde de yer almış durumda. İddialardan bazıları 5G teknolojisinin virüsün yayılmasında etkili olduğu, her odaya soğan koymanın Koronavirüsü engelleyeceği, futbolcu Ronaldo'nun otelini hastaneye çevirdiği, virüsün akciğere inmeden önce boğazda dört gün kaldığı, gibi…
En çok hangi zamanlarda yalan habere maruz kalıyoruz?
Teyit.org kurucusu Mehmet Atakan Foça'ya göre, yalan haberlere en çok insanların doğru bilgiye ulaşamadıklarıvekurumlara güvenemediği zamanlarda maruz kalıyoruz. Bunların çoğu kriz zamanları; bir saldırı, patlama olduğu vakitler, ölü sayılarının az gösterildiğinin düşünüldüğü, kurumların failleri sakladığına, koruduğuna dair bir algının oluştuğu dönemler. Aynı zamanda bu dönemler yayın yasaklarının da çok fazla olduğu dönemler olduğu için insanlar aldıkları bilginin hangisinin sağlıklı, hangisinin doğru olduğundan çok emin olamıyor ve piyasada olan bütün bilgi ortalıkta dolaşmaya başlıyor.
Bir haberin doğruluğu nasıl teyit edilir?
1- Kaynağı araştırın,
2- Detayları öğrenin,
3-Yazarı kontrol edin,
4- Başka kaynakları da gözden geçirin,
5- Haberin tarihini kontrol edin,
6- Kendi inandıklarınızı bir kenara bırakıp gerçek olmasını istediğiniz için inanmayı seçmeyin,
7- Bir bilene sorun...
Yasama, yürütme, yargı ve medya
''Toplumsal açıdan ise toplumda infiale sebebiyet verebilen durumlarda gerek maddi açıdan (ticari piyasalardaki infial neticesinde) gerekse düzenin bozulmasına sebep olacak bir ayaklanma şeklinde toplumda kaos söz konusu olabilir. Bir diğer mağduriyet ise kitle iletişim araçlarının, başka bir ifade ile medyanın dördüncü güç olması özelliğinden kaynaklanmaktadır ki bu durum, 'toplumların geleceklerine' etki edecek düzeydedir. Çünkü medya, çoğulcu demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıyı kamu adına denetleyerek toplumu, yapılan icraatlardan haberdar etmekle yükümlüdür. Verilen haberler 'yalan' olursa, halk yanlış bilgilenmiş olduğu için 'haber alma hakları', bizzat gazeteciler tarafından ihlal edilmiş ve gazetecilere olan güvenleri zedelenmiş olmakla beraber, yanlış bilgilere göre kanaat edinecek ve yanlış hareket edeceklerdir. Edindiği yanlış bilgiler neticesinde belki de Anayasadaki protesto hakkı, dilekçe hakkı vb. haklarını kullanmayacak, dolayısıyla halkın yönetime etkin bir katılımı olamayacak, yanlış saiklerle kamuoyu oluşacak veya oluşamayacak, yanlış siyasi seçimler yapılacak, yanlış kararlar verilecektir. Başka bir ifade ile yalan haber, halkı da bir takım 'yanlışlıklar zincirine' sürükleyecektir. Bu durum neticesinde de çoğulcu demokrasi sistemi sağlıklı bir şekilde işleyemeyecek ve hatta Anayasasında parlamenter/yarı parlamenter sistemi kabul etmiş bir ülkede, 'de facto' olarak otokratik bir sistemin hakim olması söz konusu olabilecektir(4).''
Yalan haberin önüne nasıl geçeriz?
Northwestern Üniversitesi'nden Diego Fregolente Mendes de Oliveira: 'Arkadaşlarımızın iyi birer editör olmadığı, objektiflik ve güvenilirlikten ziyade duyguları ve önyargılarıyla hareket edebilen bireyler olabilecekleri ihtimallerini aklımızdan çıkarmamalıyız.'
Zannediyorum kilit nokta, okuduğumuz yahut duyduğumuz her habere (hatta her şeye) olabildiğince septik (kuşkucu, şüpheci) yaklaşmaktır.
Üzerinde çok da düşünmeden yapılan bir twitter retweet'inin, facebook paylaşımınınveyawhatsapp gruplarına iletilen asılsız bir haberin, domino etkisi yaratabileceğini aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor. Yine yaptığımız bu eylemlerin bazı insanlara -hatta kendimize- zarar verebileceğini unutmamalıyız.
Geçtiğimiz yüzyılda yaşamış büyük düşünür ve septik Bertrand Russell: 'Gazeteler bir defasında benim öldüğümü yazmıştı; ama kanıtları yakından inceledikten sonra bu açıklamanın yanlış olduğu sonucuna vardım.' demişti.
İnsanların Bertrand Russell kadar şüpheci olduğu bir dünya hayali ile…