Bugün 1 Mart Muhasebe günü ve muhasebe camiası hüzünlü. 3568 sayılı kanun kapsamında yetki almış meslek mensuplarının mesleğin yasal statüye kavuşmasının 30. yılında mesleki acıdan en temel sorun ve önceliklerinden biriside mücbir sebeptir.
Özellikle de geçtiğimiz hafta 3 meslektaşımız yaşamış olduğu iş stresi ve yoğun iş yükü nedeniyle yaşam mücadelesini kaybetti. Birçok arkadaşımızın ise beyin kanaması ve kalp krizi geçirmesi üzerine. Meslek mensuplarının hep birlikte 'İş Yetiştirme Pahasına Canımızdan Olmak İstemiyoruz!' başlığı altında başlatmış olduğu bu çağrıya destek vermek amacıyla 3568 sayılı yasa kapsamında mücbir sebep konusunu farklı bir bakış acısıyla ele alarak çözüm önerisi sunmak istedim.
Vergi hukukumuzda vergi ödevi için öngörülen süreler-mücbir sebep halleri ile sözleşmenin 'mücbir sebep' nedeniyle yerine getirilmemesinin hukuki sonuçlarının 340 seri nolu vergi usul kanunu genel tebliği kapsamında elektronik beyanname uygulamasının yürürlüğe konulması ile birlikte Elektronik Beyanname Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesinin 'Tarafların Karşılıklı Sorumluluk ve Yükümlülükleri' gereği yeniden değerlendirilmesi artık bir zorunluluk halini almıştır.
Kanunlarımızda Mücbir sebepler; Yasal ödevlerinden her hangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk ile yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetlerle, kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımdan hareketle hiç kuşku yok ki bir olayın mücbir sebep olarak değerlendirilmesi için o olayın önceden öngörülememesi ve önleme imkanı olmayışı ve kişinin iradesi dışında gerçekleşmiş olması en önemli unsurdur.
Bu nedenle özellikle de sözleşmeden doğan yükümlülükler acısından 'mücbir sebep' hükümleri dikkate alınmadan tarafların esasen kusurlu olup/olmadığı gibi, kendilerinden beklenen gerekli titizlik ve özeni gösterip göstermediği kesin belirlenmeden sorumlu tutmak adalet ve hakkaniyet kurallarına uymaz.
Elektronik Beyanname Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesinin 'Tarafların Karşılıklı Sorumluluk ve Yükümlülükleri' bölümü altında yer alan açıklamalar doğrultusunda
'Meslek mensubu, söz konusu sözleşmeye konu teşkil eden ve elektronik ortamda ilgili vergi dairesine gönderilmesine aracılık edilecek olan beyannamelerde yer alan bilgilerin, defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağı belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkacak vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, kesilecek ceza ve hesaplanacak faizlerin ödenmesinden, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227 nci maddesi uyarınca ve bu maddenin Maliye Bakanlığına verdiği yetkiye istinaden yayımlanan 4 Sıra No'lu Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğ hükümleri uyarınca mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.'
Şeklinde yapılan düzenleme ve
'Beyannamenin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227 nci maddesinin Maliye Bakanlığına vermiş olduğu yetkiye istinaden belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde, 3568 sayılı Kanuna göre yetki almış meslek mensuplarına da imzalatılması / tasdiki gereken nitelikte bir beyanname olması halinde, yetkili aracı e-beyannamede 'Beyannameyi Düzenleyen' / 'Beyannameyi Tasdik Eden' bölümüne kendisi ile ilgili bilgileri kaydedip gönderecektir. Bu durumda e-beyanname mükellef ve hizmet sözleşmesi bulunan meslek mensubu tarafından imzalanmış/tasdik edilmiş sayılacaktır.'
Şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, VUK Mükellef ve Vergi Sorumlusu başlıklı 8/2 maddesinde yer alan 'Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir' şeklindeki düzenleme kapsamında. Elektronik beyanname aracılık ve sorumluluk sözleşmesine göre devir edilen yetki ve sorumlulukla birlikte, devir edilen yetki ve sorumlulukla ilgili uygulamadan kaynaklanan kanuni hak ve ehliyetlerinde aynı şekilde devri gerekir.
Çünkü vergi hukukunda 'sorumluluk' özellikle kendisi mükellef olmadığı halde, görev ve mesleki ilişkisi nedeniyle vergilendirme ile ilgili şekli veya maddi yükümlülüklerin yerine getirilmesinden dolayı bu kişileri sorumlu tutmak için kullanılmaktadır. Mükellefin vergisel ödevlerin doğru ve eksiksiz yapılmasını sağlamak amacıyla 3568 sayılı Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu'na göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlere yüklenen bu sorumluluk şekli itibariyle doğru olmakla birlikte, VUK'nun 13.maddesinde yer alan mücbir sebep hali hak ve ehliyet kısıtlanması bakımından eksiktir.
213 sayılı VUK'da mücbir sebep hali 13. maddede örnek verilmek suretiyle sayılmakta olup bu konuda herhangi bir sınırlandırılma yapılmamakta yasa metninde yer alan örneklere uygun sebepler mücbir sebep olarak kabul edilmektedir. Hal böyle olunca mali müşavirin ağır hastalığı hizmet verdiği vergi mükellefi için mücbir sebep kabul edilmesinde yeterli görülürken, meslek mensubu için geçerli bir neden olarak kabul görülmemektedir.
Bu nedenle VUK 13. madde yer alan Mücbir Sebep hali 'Vergi ödevlerinden her hangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk' durumunun başta olmak üzere buna bağlı olarak aynı şekilde VUK 15. maddede yer alan 'Mücbir Sebeplerle Gecikme' ile VUK 17.maddesinde yer alan 'Mühlet Verme' hükümlerinin mükelleflerle birlikte onlara hizmet veren ve onlarla 'Elektronik Beyanname Aracılık ve Sorumluluk Sözleşmesi' imzalayan meslek mensupları içinde geçerli olması gerekir.
Bunun en temel gerekçesi ise 3568 sayılı yasaya göre ruhsat almış yeminli mali müşavir ve serbest muhasebeci mali müşavirlerin meslek faaliyetini kendisinden başkasının yürütemeyecek olmasıdır.(Maliye Bakanlığınca 24.03.1994 tarihinde verilen 221304783/19964 sayılı özelge; Yeminli mali müşavirin serbest meslek faaliyetini kendisinden başkası yürütemeyeceğinden, serbest meslek kazancının; tutukluluk süresi hariç faaliyette bulunulan süreler esas alınarak tespit edilmesi gerekir.)Bir başka ifadeyle müşterisiyle elektronik beyanname aracılık ve sorumluluk sözleşmesi imzalayan meslek mensubunun elektronik ortamda da olsa imzalaması (onaylaması) gereken beyanname ve bildirimler içeriğinin doğruluğundan meslek mensubunun sorumluluğu olduğu için, mükellefler için geçerli olan mücbir sebep hallerinin başta meslek mensubunun kendisi olmak üzere 3568 sayılı yasaya uygun olarak hizmet sözleşmesi ile 213. sayılı VUK kapsamında elektronik beyanname aracılık ve sorumluluk sözleşmesi düzenlemiş olduğu tüm müşterilerini kapsayacak şekilde meslek mensupları içinde kabul edilmesi gerekir.
Bu tarihten sonra yapılması gereken bir diğer husus ise muhasebenin dijital dönüşümü ve vergi teknolojileri kapsamında e-beyan/e-bildirge gibi yasal düzenlemeler ve teknolojik değişimlerde dikkate alınarak evrensel hukuk kuralları çerçevesinde olayın yargıya taşınması ve bugün için cevapsız kalan bu soruların cevabı için yetkili ve görevli mahkeme tarafından hukuk içinde verilecek doğru bir emsal karara ihtiyaç vardır.
Yaşanan bu süreçte başta TÜRMOB – YMM odaları ve SMMM odaları ile 3568 sayılı kanunla yetki almış meslek mensuplarının bu konuda yapmış oldukları çağrılara bugüne kadar hiçbir olumlu yaklaşım olmamış aksine idarenin meslek mensupları üzerindeki orantısız güç kullanımı ve tek yanlı davranışı artarak devam etmiş olması ve tüm girişimlerimizin sonuçsuz kalması bizleri üzmektedir. Ordu-Bursa-Sakarya-Çorum ve Eskişehir Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odaları tarafından 'İş Yetiştirme Pahasına Canımızdan Olmak İstemiyoruz!' başlığı altında başlatılan ve yaklaşık elliye yakın odalarımızca da desteklenen bu çağrıyı önemseyerek;
Üzgünüz... Kederliyiz... Acılıyız ÇÖZÜM İSTİYORUZ diyerek sahiplenen TÜRMOB'un 'Muhasebe Haftamızın Sevincini Yaşayamıyoruz' açıklaması ve tüm meslek mensuplarımızca bu çağrıya destek verilmesi mesleğimizin örgütsel yapısının gücü açısından önem arz etmektedir.
Mesleğimizin yasal statüye kavuşmasında emeği geçen büyüklerimiz başta olmak üzere dünden bugüne aramızdan ayrılan tüm muhasebe emekçilerine rahmet olsun saygı ve şükranla,
Tüm muhasebe emekçilerinin Muhasebe Haftası kutlu olsun!
Kaynak: www.alomaliye.com